Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Ortadoğu diplomasisi, son haftalarda Washington’ın sessiz fakat etkili hamleleri nedeniyle yeniden hareketli bir döneme girdi. ABD'nin hem güvenlik sahasında hem de müzakere masasındaki tutumu, bölgedeki güç dengelerinin nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları taşıyor. Ancak analistlerin üzerinde en fazla durduğu konu, baskının hangi yöne yöneleceği…
Başkentlerde konuşulan senaryolara göre Washington, Suriye–Lübnan hattında milis yapılanmaları, sınır güvenliği ve silah transferlerinin denetlenmesi gibi başlıklara ağırlık veriyor. Buna karşılık İsrail tarafında kamuoyunda sıkça dile getirilen “koşulsuz destek” anlayışının korunup korunmayacağı belirsizliğini koruyor. Bu nedenle, ABD’nin bölge politikalarında gerçek bir denge arayışına mı girdiği yoksa yalnızca diplomatik zeminde böyle bir görüntü vermeyi mi hedeflediği sorusu yeniden gündeme taşındı.
Bazı uzmanlar, Washington’ın “çifte baskı yaklaşımı” geliştirmesinin mümkün olduğunu, özellikle uluslararası arenada artan eleştirilerin ABD’yi daha dengeli bir pozisyon almaya zorladığını belirtiyor. Diğerleri ise daha ihtiyatlı: “ABD’nin ağırlıklarının çoğu kez tek kefeye yüklendiği tarihsel bir pratik var. Bu durumun kısa vadede değişmesi kolay değil.”
Son dönemde gündeme gelen “Nobel diplomasisi” yorumları da tartışmanın merkezinde yer alıyor. ABD yönetiminin bölgesel gerilimleri azaltmaya odaklanan bir imaj üretmek istemesi, bazı çevrelerde müzakere sürecinin iki taraf arasında yapay bir dengeyle sürdürülmeye çalışılacağı yönünde değerlendiriliyor.
Bölgeyi uzun süredir takip eden analistler, Washington’ın atacağı adımların yalnızca taraflar arasındaki güç ilişkilerini değil; uluslararası diplomasi masasında oluşacak yeni mimariyi de belirleyeceğine dikkat çekiyor. Çünkü ABD’nin baskı politikasındaki en küçük değişiklik dahi, Suriye-Lübnan hattındaki denklemden İsrail iç siyasetindeki tartışmalara kadar geniş bir etki alanı oluşturma potansiyeline sahip.
Şimdilik sorular çok, cevaplar ise belirsiz. Washington’ın denge mi, alışıldık öncelikler mi yoksa yalnızca görüntü yönetimi mi tercih edeceği, bölgedeki diplomatik trafiğin hızlanmasıyla birlikte daha net anlaşılacak gibi görünüyor.
yorumunuz